MURİD ZİKRİ GENELİN OKUYACAĞI BİR ZİKİR DEĞİLDİR

MURİD zikri genele mutaallik bir zikir değildir.

İnsan zaten bedensel eğilimler üzerine eğilimli yaratılmıştır. Bu eğilim kontrolsüz olarak çekilen MURİD zikriyle daha da katmerleşir.

Bedensel tüm dürtüleri tam sıfırlamadan MURİD okunduğunda, kişide var olan ZAN(et kemik bedensel) veya ZEN (et kemik bedenin devamı olan beden) in dürtülerinin sahiplik hissiyatları hızlıca katlanır.

Artık kalıpsal tatminler içinde vahdeti aramaya başlar. Bu da onun arınması değil, aksine bedensel girdaplar içinde yuvarlanmasına sebebiyet verecektir.

Yani MURİD zikri ile vahdeti bedeninde yaşamaya başlar. Bu ise aslında kişi için ölümdür. Artık vahdeti bedensel veya ruhsal sezgiler dahilinde yaşamaya başlayacaktır.

Öylece gözünde haramlar küçülecek ve haramları işlemek için adeta robotlaşacaktır. Farzlar gözünde küçülecek ve adeta şeytanın oyuncağı durumuna gelecektir.

Zaten bedensel ve ruhsal dürtülerden tam kurtulan ise MURİD zikrini okumaya pek okuma ihtiyacı hissetmez. Çünkü iradesi zaten gelişmiş ki arınma sürecini tamamlamıştır.

Bazen çok ufak ihtiyaçlar duyula bilmektedir. bunun için de MURİD zikrini, tümüyle bedensel ve ruhsal olarak kişiye kayıt yaptıracak tüm zevklerden ve zevklerin iteklemelerinden kurtulanlara, daha ileriye sıçramaları için, onlara has ve sınırlı zamanlar dahilinde hem gözetim altında kendi yetiştiricileri kişiye has olmak üzere verebilir.

Ama genele açık ve herkes okuyacak diye bir tarz olarak asla olamaz. Çünkü olayı fark etmeyenlerin sahip olayım hevesiyle okumaya yönelmeleri, onları daha da sahiplik girdabında yuvarlatmaya neden olmuştur.

Biz MURİD zikrinin gözetmen gözetiminde verilmesini bile hatalı görüyoruz. Çünkü her halükarda nefsi emmare kişinin derununda kış uykusuna uyumuş bir ayı gibi beklemektedir. Tam arındım ve artık okuyabilirim diyen kişi dahi, her an içindeki ayıyı uyandırabilir. Öylece vahdet yaşantısını ve sezgisi et kemik beden (ZAN) veya ruh (ZEN) dünyasına indirgeyebilir. Öylece özüne inişten mahrum kalabilir.

Zaten tasavvuf çalışmalarını yapanların çoğunluğu şöyle düşünür; mana yolculuğunda edinilen olağanüstü hasletler var, bende o olağanüstü hasletleri edineyim düşüncesiyle yönelmeleri hususudur. Bu duygudan dolayı da herhangi istenilen esas hedefe ulaşılamıyor dur.

Oysa ki tasavvuf yolu sahip olayım değil, sahipsizlik makamına talip olmaktır.

Zaten olayı fark etmeden ve mana yola girenlerin ekseriyeti, seyru suluku tamamlamadan ZAN veya ZEN in girdaplarında vahdeti yaşamış ve sonsuzluk deryasına dalmadan dünyalarını bitirmişlerdir.

Unutmayın ki tasavvuf yolcuğu sonsuzluk yolculuğudur. Som ve sırf olarak Allah’ın vechine ayna olmaktır.

Onun için tasavvuf çalışmalarının ileri safhalarında bazı kişilerin, üst basamağa sıçraması için kısıtlı ve sınırlı olarak okutulan bu zikiri, genel olarak tüm kişilere önermek, çok büyük hatadır.

Her insan mahluktur. Her insan hata edebilir. Hata etmeyenler sadece ve sadece peygamberlerdir. Biri genele yönelik önerdi diye bu kesinlikle böyledir demek, büyük hatadır.

Her sözü kesinlikle doğrudur dediğimiz sadece ve sadece Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vessellem efendimizdir. Onun dışında hiç bir insan seçilmemiştir.

Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vessellem efendimiz de Esmâ-i Hüsnâ ile ilgili olarak Buhârî ve Müslim`de:

“Allah`ın 99 ismi vardır. Kim bunları ezberlerse (îman eder ve ezbere sayarsa) Cennete girer.” buyurulmuştur.

Tirmizî, İbn-i Hibban ve Hâkim`in bu konudaki rivâyeti ise, şöyledir:

“Kim bunları (Esmâ-i Husnâ`yı) mânâlarını anlayarak sayar, bunlarla Allah`ı zikrederse Cennete girer.”

Şâh-ı Nakşıbend Hazretleri bu hadîsle ilgili olarak buyurur:

“Bu hadîs-i şerîfteki ‘Ahsâ’ kelimesinin bir mânası, saymaktır. Diğer bir mânası ise, bu ism-i şerîfleri öğrenip bilmektir. Bir mânası da, bu esmâ-i şerîfin mûcibince amel etmektir. Meselâ: Rezzâk ismini söylediği zaman, rızkı için asla endişe etmemeli. Mütekebbir ismini söyleyince, Allah Teâlâ`nın azametini ve kibriyâsını düşünmelidir.”

İşte Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vessellem efendimiz 99 ismin zikrinden bahsetmiştir.

99 ismin içinde olmayan isimlerin genel olarak sayı ile belli adetler olarak sayarak zikir edilmesi çok yanlıştır

Mana yolunda yürürken olabildiğince dikkatli olmak gerekir. Yoksa farkına varmadan durumumuzu daha da karışık edebiliriz.

Seyru suluku kemalet dahilinde tamamlayan bir gözetmenin gözetiminde ilerlemeliyiz. Bunun alameti ise, gözetiminde ilerlediğimiz kesinlikle sünneti seniyyeden zerre taviz vermeyen bir kişi olmalıdır.

Eğer Kur’an ve sünnet yaşamı dışında bir yaşamı varsa, veya Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vessellem efendimizin yolundan gıdım taviz verirse, o dahi şeytanın oyuncağı olmuştur. Bizi nasıl hedefine ulaştıracaktır.

Eğer ki seyru suluku tamamlamış ve tümüyle Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vessellem efendimize bağlı bir yetiştirici bulamazsak, o zaman genel olarak bilincimizi geliştirici çalışmalarla özümüze yönlendiren idrakımızı geliştirebiliriz.

Ama bu arada önceki alimlerin menkibelerine göre de bazı yetiştiricilerin öğrencilerine has uyguladıkları uygulamalardan da uzak durmalıyız.

Çünkü her hastaya aynı ilaç verilmez. İşte MURİD zikri de öyledir. Genele yönelik bir zikir değildir.

Yorum yapın