ŞEFAAT NEDİR?

Bir Resul ki bu Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz.

Eşrefi mahlûkat.

O yaratılanların en değerli olanı.

İnsanlara tevhidin en zirve noktasını gösterecek ama gözünü birinin eline dikecek öyle mi?

Şimdi düşünelim;

Allah’ın tebliğ ile görevlendirdiği seçilmiş bir Resul daha.

O da Hz. İbrahim aleyhisselam.

İnsanlık içinde seçilmiş ve vahdaniyeti insanlığa tebliğ için görevlendirilmiş.

Hz. İbrahim aleyhisselam ateşte iken Cebrail yanına yaklaşır, Rabbinden seni kurtarması için duada bulunayım mı? der.

Hz. İbrahim aleyhisselam ona der ki; Rabbim beni görmüyor mu?

Hz. İbrahim aleyhisselam farkında olduğu hakikat gereği Rabbi ile arasına bir aracı koymuyor. Ve direk Allaha rücu ediyor.

Ama diyorlar ki Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz şefaati ile Müslümanların vekilidir.

Kime karşı?

Müslümanların Rabbine…

Oysa yaratıcısını bildiği halde putları kullanacak kadar araya aracılar koyan kavimler helak olmadı mı?

Buradaki şefaatın sırrı nedir?

Şefaatten kasıt nedir?

Zira ayetlere baktığımızda, Allah’ın izni dâhilinde şefaatın olduğu hakikatidir.

O zaman bu şefaat nedir?

Kolundan tutup götürmek midir?

Biz Allah’ın Rahmet ve Merhametinden ümidi kestik de gönlümüzün efendisinin şefaatini mi bekliyoruz?

Şefaat olayı bambaşka bir gerçektir. Şefaat olmasaydı, kimse kimseye tek kelime öğretemezdi.

Şefaat olmasaydı, öğretmen öğrencisine ders anlatamazdı.

Şefaat olmasaydı ülke lideri ülkesine söz geçiremezdi.

Şefaat koldan tutup götürmek değildir. Şefaat kişinin ilgili alanında açık olan idrakini genişletmek ve daha fazla güzelliklere muttali olması için, ona doğru yolu göstermektir.

Hem şefaat, kendisinde saklı olan gücüne erişmesi için yol göstermektir.

Öyle araya aracı yapmak falan değildir.

Şuna benzer; arabanızı marş ettiniz, AKÜ’nüz zayıf ve motor çalışmadı. Arkadaşın aracı yanaşır, araya takviye kablo bağlar ve takviye alan AKÜ ile motor çalışır.

İşte bizler nuri muhammedi ile senkronizede zayıf kaldığımızda, ümmeti ümmeti diyen Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin duası, bizim ruhumuz tarafından anımsanır. Zira doğarken ümmeti dedi. Vefat ederken ümmeti dedi. Kıyamete ilk kalkınca da ümmeti diyecek ve ümmetinin kurtuluşu için dua edecektir.

Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin duası herhangi birimizin duası gibi değildir der ayet.

İşte O’nun duasının etkisiyle mü’min gücüne güç katar ve motorunu çalıştırır. Öylece hakka doğru yürür.

Kesinlikle biliniz ki, dualar etki eder. Sizde buna şahit olmuşsunuz. Birine dua edersiniz ve duanızla karşıdaki insan mutluluğa erer.

Örneğin sabah karşılatışınız arkadaşınıza, günaydın dersiniz. Böylece arkadaşınıza gününün aydın olması için dua ettiniz. Arkadaşınız size sevgiyle yöneldiğinde, ona yaptığınız duayı içine kadar hisseder.

Şimdi, arkadaşınız burada sizi kendisi ile Allah arasında aracı mı etti?

Hayır…

Sadece sizin ruhunuzdan kendisine akan nurun gücüyle gücüne nur kattı.

Ama Cebrail’in Hz. İbrahim aleyhi s selama aracı olarak dua etmesi mevzu bahisti.

Buradaki dua ise, gücüne güç katarak hakka olan yürüyüşün güçlenmesi mevzu bahistir. Yürüyen ve isteyen bizzat kişidir.

İşte, şefaat duadır. Kişi değerlendirir geçer veya değerlendirmez geri kalır.

Yoksa Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz kimsenin koluna girip götürmeyecek.

Geçmeleri için dua etti, ediyor ve edecek.

Duasına kavuşmak için de yolunda yürümemiz şarttır. Zira yolunda yürümedikten sonra, ondan alınacak bir nur da olmayacaktır. Ve yaptığı duaya da ulaşım olmayacaktır.

İşte şefaatle Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin duasına müşterek olunma halidir.

Öylece iman ehli, yapılan dua ile kendisine yönelinen nurdan güç alıp, öylece uyanıp sıratı geçmeye çalışacak biiznillah…

Yorum yapın