HAKKI HAK OLARAK GÖR

Hak ile bakan göz, hakkı hak görüp batılı da batıl olarak görür.

Çünkü bize göre oluşan hak ve batıl, sonuç itibarıyladır ki, sonu nimete erenlerin ulaştığı güzellikle külfete erenlerin ulaştıkları azap itibarıyladır.

Zaten her şey hakkın zuhuru olarak tecelli eder.

Öyle olmasaydı, Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz haksızlık karşısında mücadele eder miydi?

Zaten Mekke içki ve alêm şehriydi. Kimseye bir şey demez, sizler hepiniz hak, putlar hak, içki hak, zina hak, sen ve senin soydukların hak deyip kimseye tebliğ etmezdi. Bil ki her varlık rububiyet alanına tabi olarak amelini işler.

Bizler yaptığımız müspet ameller ile rububiyet alanımızı nimete erenler gibi düzenleriz.

Her halükarda rububiyet alanımıza tabi olduğumuz için, rububiyet alanımızı oluşturan rabbu-l’âlemîn olduğu için, Rabbul âlemîn Allah olduğu için, nimete erenlerin de, azaba duçar olanların da Rabbi Allah’tır.

Rabbi Allah’tır diye, yer ve göklerde her şey hak olarak yani olması gereken konumda olarak ve hakka boyun eğmiş diye, insan için içki, zina, kumar, vs helal olmaz.

Onun için de, olayın ilimsel olarak ilminden az kırıntılar edinip, o yarım yamalak bilgi ile her şeye hak deyip, günah olarak sayılan içki içip, kumar oynayıp veya helal haram çizgisine dikkat etmeden vahdetten edindiği kazanımları anlattı diye, yol aydınlığı olarak rehber olamaz. Çünkü mana yolunda rehber olan kişi ile rehbere kulak kesilen kişinin bilinci senkronize olur.

Kişi rehberinden bilinç dışı onun ruh dünyasını kendisine akıtır. Öylece hiç farkında olmayarak haramla içli dışlı olarak yaşamaya başlar. İşte onun için olabildiğince ehlisünnet yolundan ayrılan kişilerden, velev ki tüm Vahdet ilmini cem etsin, o kişiden ateşe düşer gibi uzaklaşmalıyız.

Yol belli, yaşam bizim ve yaşamın oluşturacağı sonuçta bizi bulacaktır.

Yorum yapın