AŞK

Aşk saçmalığı konusunda dört kelebeğin hikâyesi ve sonuç

Bir zamanlar dört kelebek ateşin sırrını çözmeye karar vermişler, sonra hep beraber yanan bir ateşin yanına gitmişler.

Aralarında konuşurlarken birinci Kelebek:

– “Önce ben gideceğim ve ateşin sırrını çözüp size de söyleyeceğim.” demiş ve gitmiş.

Şöyle bir ateşin etrafında dolanmış, gelmiş.

Arkadaşlarına:

– “Ben ateşin sırrını çözdüm: Ateş ışık yayan bir şey.” demiş… Kelebekler buna ikna olmamışlar.

Ateşin bundan daha büyük bir sırrının olduğunu düşünmüşler.

Sonra ikinci Kelebek: – “Ben gideceğim, ateşin sırrını çözeceğim ve size söyleyeceğim.” demiş ve gitmiş…

Ateşe biraz daha yaklaşarak bir tur atmış ve gelmiş.

Arkadaşlarına:

– “Ben çözdüm ateşin sırrını: Ateş ısıveren bir şey” demiş… Kelebekler buna da ikna olmamışlar.

Üçüncü Kelebek: – “Ben gideceğim ve ben ateşin sırrını çözeceğim.” demiş ve gitmiş…

Üçüncü kelebek biraz daha cesaretliymiş. Ateşe yaklaşmış, o kadar yaklaşmış ki ateşin yalımı kelebeğin kanatlarını yalayıp geçmiş. Kelebek döndüğünde arkadaşlarına:

– “Asıl ben, ben çözdüm ateşin esrarını” demiş büyük bir heyecanla…

– “Ateş, yakıcı bir şey.” demiş.

Dördüncü Kelebek ikna olmamış bir türlü.

Ateşin asıl sırrının bu olmadığını düşünmüş inatla.

Birden arkadaşlarının yanından ayrılmış ve ateşe doğru gitmeye başlamış.

Arkadaşları ne olduğunu anlayamamışlar bile.

Sadece izlemeye başlamışlar.

Dördüncü Kelebek önce ateşin etrafında bir tur atmış.

Sonra bir tur daha ve bir tur daha…

Her seferinde ateşe daha çok yaklaşıyormuş.

Artık o kadar çok yaklaşmış ki alevler kanatlarını kavurmaya başlamış.

Ateşin etrafında son bir kez daha dönmüş ve ateşin içine kendisini bırakmış.

Küçük bir parıltı yanıp sönmüş ateşin içinde.

Ateşin hakikatte ne olduğunu sadece bu kelebek anlıyor tabii ki.

Geri gelip arkadaşlarına ateşin ne olduğunu anlatamıyor, zaten anlatması da gerekmiyor…

Çünkü Ateş ‘AŞK’ dır ve anlatılmaz, sadece yaşanır.

Bizler de hayatımız boyunca bir şeyleri anlamaya çalışırız ve bunu da üç Kelebek gibi yapmaya çalışırız.

Yani hepimiz dördüncü Kelebeğin yaşantısını isteriz ama üç Kelebeğin hayatını yaşayıp dururuz.

İşte burada olduğu gibi aşk denen şey ile kişi kendisini yakıyor ve kendisinden bir eser kalmıyor.

Ama Allah, kulu ile âlemleri seyir etmeyi dilemiş ve insanı en üstün vasıflarla var etmiştir.

O vasıflar ile boyanıp hiçlikte hepliği seyir etmek yerine, kendisini kökten yakıp yok etmesi, hiç bir akıl iz’an tarif edemez.

Onun için bilelim ki İslam, akıl ve iman ile yürünülüp yakin elde edip Allahın halifeliğini yapmak üzere var edilmiştir.

Öyle ucuz şeylerle uğraşıp hayatını yakmasını asla istemez.

Allah bizim iman ile ameli salih işleyip sabır ile hakkı tavsiye edenlerden olmamızı istemiştir.

öyle yakıp yok etmeyi ve bir daha da insanlar arasına dönmemek üzere yokluğa gitmemizi asla ve asla tasvip etmemiştir.

Onun için de “la rühbaniyyete fiddin” dinde ruhbanlık yoktur diyerek, insanlarla hak ve adlet üzerine haşir neşir olmamızı dilemiştir.

Hala türlü isimler altında ruhbanlığın devam ettirilmeye çalışılması, akıl ve izan ile varılacak hususlar değildir.

Unutmayalım ki; tek ve şaşmaz örnek olan Hz. Muhammed Mustafa sas efendimiz de evlendi. o da yedi içti. o da çarşı pazar dolaştı. Ona saldıran küffara karşılık verip kendisini ve sahabeyi korudu.

Evet, O sav efemiz tek örnektir. Ve onu hayatı sevgi saygı muhabbet ile dolu iken, onun hayatında aşk yoktu.

Kendisi yok edecek her hangi bir hareketi de yok idi.

Hem İslam da aşk derken, aşkın olmadığını değil, İslam’ın aşkı tasvip etmediğini dillendiririz.

Çünkü yaratılan birçok meleke gibi aşk melekesi de yaratılmıştır. Ama kullanımı bize zarar verir.

Şeytaniyet melekesi de yaratılmıştır. Yoktur demeyiz ki… Ama kullanılmaması ve sakınılmaması insan için zarardır.

İşte dördüncü kelebek gibi gidip haber vermemek üzere asla ve asla yok etmedi kendisini.

Onun sav yolu yolumuz ola.

Yorum yapın