REENKARNASYON

Bir arkadaşla ufak bir söyleşi yaptık…

Soru- Afrikalı bir kadının bedeninde onun hikâyesine tanık olup onun acısını hissetmem yaşadıklarını sanki ben yaşıyormuş gibi film şeklinde izlemem benim hangi alt bilincim olabilir.

Cevap- Evet bu hal sizin bilinçaltınızda o kişi ile tam senkronize olmanızladır. Kişi bilinç atında tam senkronize olduğu yaşamı yaşıyormuş gibi derin hissiyat hisseder.

Soru- Yani onlar şu anda yaşayan kişiler mi, eski devirlerdeki insanları da görüyorum.

Cevap- Bu tümüyle kişinin bilincinin elde ettiği güçlü kuvve ile ilişkilidir. Bu eski devirlerdeki insanlarla olan derin yönelişle de olabilir. Çünkü bilinçaltının derinliklerde zaman ve mekân yoktur. Bu bizzat o kişi olmak değil, o kişinin bilinci ile senkronize olması sonucu kendisini o kişi sanmasıyladır. Yoksa kişi asla ve asla o kişi olmuyor. Beyinsel bir illizyonik sanma olayıdır. Örneğin birini o kadar derin düşünürüz de onun içinde olduğu hali yaşıyor gibi oluruz. Sıkıntısını kendi sıkıntımız, sevincini kendi sevincimiz biliriz.

Soru- Ben İslam yolundan yürümüyorum, İslam ile ilgisi olmayana nasıl yol gösterirsiniz yani onu da kapsar mısınız? İslami gelenekten gitmese de insan hakikat yolunda yürüyebilir mi?

Cevap- İslam Allah’ın yaratım fıtratı ve var edilen düzenin adıdır, bazısı uyar, bazısı yan çizer. Ad veya yol önemlidir. Çünkü içerikle alakalı teslim bir düzen vardır. Bu düzen dâhilinde isim İslam’dır. İslami gelenek olamaz ama İslam’ı seçenlerin yaşamları olur.

Soru- Hayatında hiç namaz kılmamış İslam’ın adını bile duymamış nice ermiş insan var.

Cevap- Maalesef ermemişler.

Soru – Ermek maalesef mi?

Cevap- Evet tabii ki maalesef, ermek bambaşkadır. Fethi zülmani duydunuz mu? İşte onlar fethi zülmani ehli kişilerdir ki tüm kabiliyetleri ölümle beraber ellerinden alınır. Edindikleri marifet ölümden sonra işlerine yaramaz. Çünkü her ne var ise, RAHİM esması ile oluşur. Ölümle beraber RAHİM esması imansızdan alınır. Bunlar Allah’ın yaratım fıtratı ve var edilen düzenin gerçekleridir. Et kemik beden bizde durdukça, RAHİM esması bizden alınmaz. Kâfir dahi olsak… Çünkü dünya sınav mahalli ve tövbe kapısı ölüme dek açıktır.

Soru- Herkesi kucaklamayan daha kendi içinde bütünlüğe ulaşmamış bölücülük üzerine olan biri hakikatten çok az pay almıştır bana göre…

Cevap – Ne alaka, anlattığımız olay bambaşkadır. Ne bölücülüğü… Biliyor musunuz Allah’ın yaratım fıtratı ve var edilen düzenine bir bütün olarak bakarız ve dünya ahret ayırmayız.

Soru- Kâfir dediniz mesela benim için kâfir diye bir şey yok sadece uyuyan var uyanan var uyanış yolunda olan var.

Cevap- İmanın veya İslam’ın bir ahkâmı ret edilirse yani inkâr edilirse, ölümle beraber RAHİM esması ondan alınır, bu seyir ettiğim kesin gerçektir. İster inanın ister inanmayın. Kâfir ne demek, kâfir derken ne anlıyorsunuz? Kâfir kelimesinin içeriği ne? Lütfen iyice sentez edip idrak edelim…

Soru- Afrika’nın ya da Avustralya’nın derinliğinde yaşayan bir kabile insanı, hiç Muhammed’in adını dahi duymamış olsa bile benden kat kat ileri derecede olabilir. Hakikate yakınlık yönünde sizi kat kat geçebilir. Ya da bilmiyorum belki başka açılımları vardır ama ben nasıl baktığımı söyledim. Size göre kâfir, Allah’a ve Muhammed’e sizin biçtiğiniz kalıplara göre iman etmeyen kişiye deniyor…

Cevap- Ne alaka, biçtiğim kalıbı nerden çıkardın. Daha bizi tanımadan…

Soru- Dediniz işte biraz önce, oradan çıkardım.

Cevap-ön yargı ile hüküm verdiniz. Öyle değil ki…

Soru- Yukarda bir cümle kullandınız…

Cevap- Evet Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin risaletini duyup inkâr eden mahrumdur ölüm ötesinde. Eğer Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin risaletini duymamışsa, Allaha iman etmesi ölüm ötesinde kurtuluşuna yeterdir, bu kesin gerçektir.

Yorum yapın