KIYAMETTE SECDEYE VARIŞ

Örnekten içeriğe ulaş…

يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَۙ

Yevme yukşefu ‘an sâkin ve yud’avne ilâ-ssucûdi felâ yestatî’ûn(e)

Ayağın üstünden kayıp açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık hepsi güç yetiremez durumdadırlar.

Kalem 42

Aziz kardeşim…

Bu minvaldeki ayetler ve hadisler müteşabih olanlardır.

Bunların işaret kapsamını da ancak zikir ehli anlar.

İlim yolcuları eğer zikir ehli de olsalar, ledün yani satırlara yazılması mümkün olmayan ilimler kendilerine has bir ilim olarak kalplerine iner.

Yoksa istediğiniz kadar izah edin, karşıdaki kişi tatmin olmayacak ve soruları devam edecektir.

İnsan vücudu artı ve eksi olmak üzere iki çeşit yayın yapar.

Ama bacak denilen dizle göbek arası olan yer, vücudun nötr yani tarafsız olan yeridir.

İnsan vücudunda nötr olan bu yer, bakan insanın tüm akıntısını içine çeker bitirir.

Onun için de dizle göbek arasının kapatılması farz edilmiştir.

Bu akıntı kaybı sadece nikâhla yön değiştirip kişiye bir eksi olarak enerjisini yok etmez.

Bu da Allahın değişmez bir hikmeti olarak kullarına sunduğu bir hakikattir.

İşte şu hadis “Allah ahrette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.” (Müslim, İman 302; Müsned, 3/1) aynı müteşabih bir hadis olup, buradaki maksat ise şudur.

Dünyada iken yaptığımız ameller, sanki bir dehlizde kaybolup gidiyor. Bu dehlizin ne olduğu da bir türlü anlaşılmıyor.

Allah için amel ederiz diyoruz ama bu amelin Allaha nasıl ulaştığını da bilemiyoruz.

Ama içimizde bir dehlize uzanan bir akıntımızı alan mahalli da biliyoruz.

Yani amel işledikçe, amelin tadını hissettiğimizde, artık bu hissiyatımız bizi derinlere daldırır, daha da amel işlemek isteriz.

İşte bu amelin akım mahalli Allahın bir özelliği yani sıfatı dolayısıyladır.

Allah kendisini tanıtırken, insandaki özellikleri kullanarak tanıtıyor ki, insan aklıyla olaydaki bağlantıyı kursun ve olaya yaklaşsın.

Zira Allahın dengi misli benzeri yoktur ki, ona kıyasla tanıtılsın.

Tek tanıtma, insanın özellikleri sayılıp, bizim olay üzerinde tefekkür edip, olayı idrak etmemizdir.

Tabi burada olayı anlamak istemeyen ve güncel dille trolleşmek isteyenler de elbette olacaktır. Onlar bizim için zaten mevzu bahis değildir.

Ama gerçekten önyargısız ve inatsız bir şekilde hareket edip olayı anlamak isteyenler, verilen örnekler üzerinde tefekkür edecek ve hakikate ulaşacaktır.

Zira aklıyla tespit etmiştir ki, dünyaya bir defa gelmiş, bunca muazzam bir dünyanın sadece elli altmış yıllık bir ömür için tezyin edilmediğini fark edecektir.

Bu fark edişle beraber gözünü ölüm ötesindeki yaşam için çabalamaya dikecek ve olayın gerçeğe ermek için de, elindeki donelerden yola çıkıp hakikate kulaç açacaktır.

İşte bu kısa ön bilgiden sonra bilelim ki, Allah baldırını açtı ve kendini kanıtladı ve peygamberle onu tanıdı derken, yani pozitif ve negatif akıntıyı ortadan kaldırıp, onların yönelimlerindeki nötrlüğü hissettirip, amellerinin ulaştığı tam teslimiyet mahallini yani secdeye varışı fark ettirir.

Nitekim bir hadisi şerifte Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vesellem efendimiz şöyle buyurmaktadır:

“Ebu Said (ra) anlatıyor. Resulullah (aleyhisselatu vesselam)’ı dinledim, “Baldırların açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği gün…”(Kalem, 68/42) mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle diyordu:

“Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın O’na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür (ve secde edemezler.).”

(Buhari, Tefsir, Nun ve Kalem 2, Nisa 8, Tevhid 24; Müslim, İman 302)

İşte dünyada bu nötrlüğü yani saf ve som olarak Allah için amel etmeyi hissetmeden veya en azından öylece iman edip yaşamadan, sırf dünya menfaati için yani pozitif veya negatif istek ve arzular için yaşayanlar, kıyamet günü secde edemeyecekler.

İşte secde etmek şimdi daha dünyadayken arın ve yüksel…

Yorum yapın